İbrahim Canan Hoca’nın İslam’da Zaman Tanzimi adlı eseri defalarca okunmayı hak eden bir kitap.

İdealleriniz var, planlarınız var… Ancak her gece başınızı yastığa koyduğunuzda bugün de boşa gitti diye üzülüyorsanız bu kitabı okumanın vakti gelmiş demektir. Bir yılı, bir ayı, bir haftayı, bir günü ve bir geceyi nasıl programlayabileceğimiz çok güzel bir dille ifade edilmiş. Kur’an-ı Kerim’de verilen tavsiyelerle, Efendimiz (sav)’in hayatından örneklerle ciddi bir günlük program nasıl oluşturulur sorusunun cevabı var bu kitapta.

Kitap, hem ince olması hem de akıcı bir üsluba sahip olması nedeniyle çabucak okunuyor. Kitap bittiğinde daha önce hiç farkına varmadığınız şeyler gün içinde dikkatinizi çekmeye başlıyor. Ulemanın bu kadar kısa bir ömre bu derece büyük eserleri nasıl sığdırmış olduğunu çok iyi anlıyorsunuz:

“Gece zamanının değerlendirilmesinde mühim bir husus olan “kıyâmu’l-leyl” üzerinde müstakillen durmak gerekiyor. Zira dinin bu emri, bugün neredeyse unutulacak derecede çoğunluğun hayatından çıkmış durumdadır. Halbuki, İslâm medeniyetinin parlama dönemlerini hazırlayan büyük medeniyet ustalarının hayatında gece kalkışı mühim yer tutmakta, onların verimli ve başarılı olmalarının âmillerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bugün kıyâmu’l-leyl’in ana gayesi olan teheccüd namazı: “Peygamber’e farzdı, ümmete nafiledir.” diye değerlendirilip geçiliyor. Bu hüküm fıkhen doğru da olabilir. Ancak, bu nafilenin, “yaparsak sevabı var, yapmazsak günâhı yok” diye ifâde edilen diğer dinî âdâb ve sünnetlerle bir tutulması bizleri çok hatalı neticelere götürmektedir.”

Kitapta Efendimiz (sav)’in zaman kullanımında dikkat ettiği 3 prensip açıklanıyor:

“1. Aleyhissalatu Vesselam işlerini imkan nispetinde günlere göre haftalık, vakitlere göre günlük programlara tâbi kılmıştır. İmkan nispetinde de buna uymuştur.
2. Her iş için muayyen bir zaman dilimi, bir müddet ayrılmıştır, aykırı hareket edildiği takdirde dikkat çekecek ve hatta Kur’ân vahyine yansıyacak derecede önemli hâdiselere sebep olacak kadar bu müddetlere pek dakik şekilde riayet edilmektedir.
3. Zamanın boş geçirilmesi söz konusu değildir.”

Efendimiz (sav)’in zaman tanzimi ile alakalı tavsiyeleri genellikle günlük plan üzerinedir. Haftalık planda ise en çok dikkat çeken tavsiye, Cuma günü kişisel bakımın yapılması hususundadır. Yine Allah rasûlü (sav) bu günün bayram olarak değerlendirilmesinde ısrar eder.

Kitapta günlük plan ile alakalı iki temel prensip göze çarpıyor: 

1. Aynı işler her gün aynı vakitte yapılır. 

2. Her iş kendisi için tahsis edilen müddet içinde tamamlanır ve uzatılmaz.

İşte her konuda örnek almamız gereken Efendimiz (sav)’in günlük planı:

Rasûlullah (sav) güneş battıktan sonra günlük işleri bırakmıştır. Yatsıdan önce uyumayı, yatsıdan sonra da sohbeti hoş görmemiştir. İstisnâî durumlarda âmme işleri için gecenin geç saatlerine kadar uyanık kalıp istişarede bulunduğu da olmuştur. Geceyi ise Allah’a, ehline ve kendisine ayırmak üzere üçe bölmüştür.

“Allah’a en sevgili gece namazı Davud’unkidir. O, gecenin ilk yarısında uyur, üçte birinde kalkıp namaz kılar, son altıda birinde (sabah namazından önce) tekrar uyurdu.” (Buhârî, Teheccüd 7; Müslim, Sıyâm 189; Nesâî, Kıyâmu’l-Leyl 14.)

Sabah namazından sonra Allah rasûlü (sav) ashabıyla oturur, onlarla sohbet eder ve Allah’ı zikrederdi. Kerahat vakti çıktıktan sonra iki rekat namaz kılar ve eve gidip eşleriyle sohbet ederdi. Oruçlu değilse sabah yemeğini de bu sırada yerdi. Öğlen kaylûlesi ise Efendimiz (sav)’in günlük mutad işlerinden biridir. Hava sıcaksa kaylûleyi öğlen namazından önceye alır, normal zamanlarda ise öğlen namazından sonra yapardı. Cuma günleri ise kaylûleyi her zaman Cuma namazından sonraya bırakırdı. İkindi namazından sonra yine hanımlarını ziyaret ederdi. Bunun da müddeti belliydi ve kendine tahsis edilen zamanı aşmazdı. Ayrıca Allah rasûlü (sav)’in zevceleri de dahil olmak üzere hiç kimsenin yanına girmesinin müsade edilmediği özel vakitler vardı.

İşte Efendimiz (sav) bir gününü bu şekilde programlamış ve fevkalâde bir durum olmadığı müddetçe bu programa uymuştur. Herhangi bir nedenle bu programa aykırı hareket etme mecburiyeti doğduğunda ise bu durum ashabın çok dikkatini çekmiştir ki bu ifadeleri hadislerden öğreniyoruz.

Kitaptan bir alıntıyla bitirelim: “Allah’tan dileğimiz, ömür vakitlerinin şerefini bize tattırması ve değerlendirmeyi müyesser kılmasıdır.”